6.10.09

drag me to hell



Son yillarda Spider-Man projesine odaklanmasina ragmen gerek kendi izleyicisini gerekse cizgi roman okurlarini memnun etmekten cok uzak isler ortaya koyarak benim de dahil oldugum genis kitleler uzerinde hayal kirikligi yaratan Sam Raimi, senaryosunda da birkez daha kardesi Ivan ile birlikte calistigi Drag Me to Hell ile koklerine geri donuyor. Bu donusu onemli kilansa bunu bircok korku filmi izleyicisinin gunumuzde bile listelerinin baslarinda yer alan 'Evil Dead' serilerinin uzerinden 20 yildan fazla zaman gecmesine ragmen halen daha benzer yontemler kullanarak gerceklestirebiliyor olmasi.

Drag Me to Hell'de yaratilan atmosfer o kadar basarili ki izlerken kendinizi zamaninda abinizin yada ablanizin yaninda yalvar yakar gittiginiz 80'lerin sonu ve 90'larin basindaki o dandik acik hava sinemalarinda gibi hissediyorsunuz. Zaten amacta bu olsa gerek ki filmin aclis jeneriginden bitisine kadar bu retro havasi surekli olarak korunuyor. Konu ise aslinda daha once de defalarca kez islenmis olan etme bulma dunyasi mantigi uzerine kurulu bir intikam hikayesinden ibaret. Bu acidan keskin donusleri olan, sasirtma odakli, ana karakterin finalde aynada kendini elinde baltayla falan gorup "Aaa esas katil benmisim!, arkadasim sandigim tiplerde hayaliymis goruyor musun?" dedigi yeni nesil korku sinemasina aliskin izleyicilerin burun kivirmalari olasi, cunku Raimi filminde dolambaclara girmeden, korkulan ve son ana kadar kendisine karsi mucadele verilen doga ustu varligin tek ve acik tehdit oldugunun kesin olarak bilindigi 80'lerin korku sinemasini tam anlamiyla geri getiriyor.

Bas roldeki Alison Lohman doga ustu guclerle savasmak zorunda olan tasrali kiz rolunde hicte siritmayan bir oyunculuk sergilemis, hatta bu sefer ana karakterimiz pek sonuna kadar destekcisi olmak istemeyecegimiz bir profil cizse de Raimi'nin kamerasindan bazi sahnelerde onun uzerinden Evil Dead'in 'Ash' karakterini gorur gibi oluyoruz. Kizimiza her daim destek olan erkek arkadasi rolunde de sade oyunculugu ile gelecekte cok basarili olacagina inandigim Justin Long yer aliyor. Fakat asil dikkat edilmesi gereken isim bu ikiliye eslik eden Lorna River. Canlandirdigi 'herseyi baslatan yasli cingene teyze' rolu ile kesinlikle ayri bir parantez acilmasini hak ediyor. Ben sahsen bu filme kadar tanimiyordum kendisini, Imdb'ye gore kariyeri boyunca daha cok televizyon dizilerinde ve cogunlukla da konuk oyuncu olarak rol almis ama bu yasinda ustelik hic alisik oldugunu da sanmadigim bu tarz bir rolde o kadar basarili bir performans ortaya koyuyor ki resmen filmi sirtlayip goturuyor. Korku sinemasinin ikon karekterleri arasina simdiden girmistir benim gozumde. Yakin gelecekte kendisinin cadilar bayrami kostumu falan cikarsa hic sasirmam.

Raimi, uzerinde studyonun baskisinin olmadigi, herkesi memnun etmeye ugrasmasinin gerekmedigi, buyuk butcelerle bogusmadigi ve istedigini yapmakta ozgur oldugunda hala ne kadar basarili olabilecegini bir kez daha kanitliyor. Tabi bunda cok iyi bildigi sularda yuzuyor olmasinin etkisi de oldukca fazla. Film boyunca bazilarini halihazirda kendisinin yarattigi cesitli kliseleri ve mizahi gondermeleri de yine kendine has abartili uslubuyla bol bol kullanmaktan cekinmiyor. Tabi siz izlediginiz filmde ve icinde yer alan karakterlerde mantik ve derinlik ariyorsaniz pek size gore bir film olmayabilir ancak sunu goz onunde bulundurmaliyiz ki; anladigim kadariyla Raimi'nin bu filmi yapmasinin asil nedeni kendisinin ve bu tarz eski filmleri sevenlerin eglenceli zaman gecirmelerini saglamak. Yoksa zaten hosunuza gitmeyecegi belli olan birseyi izledikten sonra "Ne kadar sacma ve dandikti" demek Superman'e "Koca adam resmen mavi tayt giymis ucuyor, boyle de sacmalik gormedim" demek gibi birsey oluyor.

Tum bunlarin isiginda rahatlikla soyleyebiliriz ki Sam Raimi kendini yeniden bulmus, Drag Me to Hell 80'ler ve 90'larin korku yapimlarini seven ve onlarla buyuyen izleyiciler icin kacirilmamasi gereken, adeta zaman tuneline girmek gibi bir deneyim. Turu zaten sevmeyenler yada bu eski ve abartili alt cesitlerine asina olmayanlar da yapilan promosyonlara ve Cannes'da ki ovgulere aldanip bir bucuk saatlerini bos yere harcamasinlar. Raimi de ugrasmasin hic 'Spider-Man 4' ile falan, olmayinca olmuyor demek ki, cok iyi bildigi ve eglendigi islerde yoluna devam etsin.

Hiç yorum yok: